Bana Dokunma!
3 yaşındayım adım Müslüme, Mersin’de öldüm,
28 yaşındayım adım Başak, İstanbul’da öldüm,
16 yaşındayım adım Sıla, Ankara’da öldüm,
34 yaşındayım adım Arzı Elen, Şanlıurfa’da öldüm,
18 yaşındayım adım Zehra, Muğla’da öldüm,
38 yaşındayım adım Emine Bulut, Kırıkkale’de öldüm,
Ve binlercesi…
Bir spermle anne karnında başlayan yolculuk kromozom sayınıza göre cinsiyetinizi belirler.
Sizi taşıyan bir kadın, ‘Anne adayı’.
9 ay sonra kıçınıza atılan bir şaplak ve ağlayarak ciğerlerinize giden ilk nefesle başlar hayat.
Kutsaldır; 120 günlükken ‘Cenine, kendimizden ruh üfledik’ diyor.
Büyüyüp toplum içine girer ve birey olduğunda burada devreye ‘Sosyal devlet ‘ girer.
Son 20 yılda:
2002-66
2003-83
2004-198
2005-317
2007-1011
2009-953
2010-2020 arası 2534 kadın cinayeti…
‘Şüpheli’ dosyalarda olanlar bu rakamların dışında.
Failler mahkemeye çıkınca yanlışlıkla oldu, kaza oldu, sinirlendim, namus meselesi, şakalaşıyorduk… Gibi savunmalar yapıyorlar.
İşin garip tarafı adamın takım elbise giymesi bile ceza indirimi nedeni oluyor (İyi hal(!)).
Ve bunlara ceza vermeyen, serbest bırakan, aramıza tekrar gönderen bir yargı sistemimiz var.
Geride kalan ana, baba her gün ölüyor.
Son 20 yılda yapılan dizilerde hep kadın geri planda, yardıma muhtaç, pasif; erkek namus bekçisi, koruyan, cinayet işlediğinde hapse girdiğinde statü atlayan gibi gösteriliyor.
Hayat filmlerdeki gibi olmuyor.
Bir hâkim bu tip dosyalarda ceza verdiğinde herkes nefes alıp, dua ediyor. Neden? Emsal karar teşkil edeceği için… Bu bile nimet sayılıyor.
Yıllarca sonuçlanmayan bu davalarda, yüreği tükenmek üzere olan analar dosya takip ediyor.
Katil ortada, suç belli, hesap sorulacak. Yüreği yanan ana savaş veriyor:
– Katile hesap soracağım, diyor.
Güneş battıktan sonra, ister istemez ürküyor kadınlar, hafif loş ışıklı bir sokakta yürürken, arkadan biri yaklaşınca korkuyor, arkaya dönüp yavaşça baktığında, eğer bir kadınsa gülümseyip, içi rahat ediyor.
– Kusura bakmayın, dediğinde, diğer kadın gülümseyip ‘anlıyorum’ diye cevap veriyor.
Bu ülkede erkek olmak en zor döneminde.
Tarlada sırtına bebeğini bağlayıp, çapa yapan anneye de,
Bankada çalışıp çocuğu evde 40 derece ateşle yatıp, şefinden izin alamayan anneye de,
Ev temizliğine gidip 10.katta cam silen anneye de,
Bebeğini evde bırakıp hastanede ameliyata giren anneye de,
Şantiyede inşaatta çalışan anneye de,
Evinde veya dışarıda olan tüm kız ve kadınlarımıza da,
Gereken korumayı, güveni, rahatlığı 24 saat sağlamamız gerekli. Bu bir görevdir.
Bu memleket genç kızların, annelerin, kadınların omuzlarında yükselecek.
Tıpkı Kurtuluş Savaşı’ndaki İnebolulu Seher Bacı, Erzurumlu Kara Fatma, Gördesli Makbule, Adanalı Tayyar Rahmiye, Nezahat Onbaşı, Halide Edip Adıvar ve binlercesine saygı ve rahmetle…
Bir yanıt bırakın