Simitçi

Simitçi

Yarın LGS (Liseye geçiş sınavı) gerçekleşecek ve 53.958 (!) öğrenci bu sınavda ter dökecek.

Bugün gözlerden kaçan bazı ayrıntılara dikkatinizi çekmek istiyorum.

1.Hiperaktif çocuklar bu sınavlarda başarılı olamayabiliyor. Çünkü saatlerce oturmak onların tabiatlarına uygun değil. Aileler bu sorunlara çözüm olarak çoğu zaman sakinleştirici ilaçlara ya da terapiye başvurmak zorunda kalıyor. Halbuki bu çocuklara ezberci, edilgen bir eğitim sistemi dayatılmasa onlar da başarılı olacak. Ne ilaca ne terapiye ihtiyaçları olacak. Terapiye giden çocuk, ilaç alan çocuk kendisini, “Ben sorunluyum, hastayım” olarak kodluyor. Bu ne kadar tehlikeli bir durum! O çocuk sorunlu değil! Sadece saatlerce oturmak zorunda kalmadığı bir eğitim modeline ihtiyacı var.

2.Görsel hafızalı çocuklar uzun paragraflı sorunlarda bir süre sonra zorlanıyorlar. Okudukları yazılar birbirine karışıyor. Kulaklarında çınlamalar duymaya başlıyorlar. Bacaklarını oynatıp, parmaklarının üzerinde kalem çevirip, boş boş tavanlara bakmaya başlıyorlar. Çocuklar o sorulara konsantre olmak için bir hayli zorlanıyorlar.

3.Sese karşı duyarlı çocuklarımız var. Onların sınavda başarabilmesi için çok sessiz bir ortama ihtiyacı var. Allahtan birkaç yıldır herkes bu konuda duyarlılık gösteriyor. Arabalar korna çalmıyor. Sokak satıcıları bas bas bağırmıyor sokaklarda. Ama gözetmenler! Ah o gözetmenler! Benim başıma çok geldi. Can sıkıntısından birbiri ile fısır fısır konuşanlar. Umarım bu sınavda iki üç saatliğine bütün sesler durur. Çıt çıkmaz. ÖSS sınavına girdiğimde bir simitçinin çevreye ne kadar zarar verebileceğine yakından şahit olmuş bir kişiyim. Haziran’ın çok sıcak bir günüydü. Ya da biz öğrenciler öyle hissediyorduk. Öğretmen camı açtı. O anda yoldan bir simitçi bağıra bağıra geçmekteydi. Ben kulaklarımı kapatarak soruları mırıldanarak okuduğumu hatırlıyorum. Şimdiki aklım olsa öğretmenimi uyarır camdan bağırıp ‘’hop arkadaş’’ derim. Ama yapamadım. Diğer arkadaşlarım etkilenir diye düşünmüştüm. Halbuki yan tarafa kafamı çevirsem başka birisinin daha kulağını parmakları ile kapattığını görecektim belki de… Siz öyle yapmayın. Ses yapanları uyarın. Hayatınızda başka sınavlar da olacak ama bu sınavın tekrarı olmayacak.

4.Matematik ve mantıksal zekalı çocuklar da sınavda türlü zorluklarla karşılaşabiliyorlar. Onlar da sözel sorularda zorlanıyor. Diyeceksiniz ki zaten amaç bütün çocukların ilgi alanları ve zeka yapılarına göre soruları çözebilmesi. Ama işte öyle değil olay. Çocukların bütün soru tiplerinde başarılı olması lazım ki iyi bir okula girebilsin, burs kazanabilsinler.

5.Uzamsal zekalı çocuklar var. Onlar bir bakışta üç boyutlu şekilleri döndürme çevirme bir sonraki hareketini tahmin edip hayal edebilme yeteneğine sahip. Hayran olunası özellikleri var bu çocukların. Bu tip çocuklarımız bu sınav sistemine neden mahkum olsun ki! Onlar geleceğe şekil verecek olan bilim insanlarımızdır hiç şüphesiz. Eğitimde fırsat eşitliğinin olmadığı ülkemizde eğer bilinçli aileye sahip değillerse ve iyi eğitim veren bir okula gidememişlerse bu özelliklerini geliştiremeyecekler.

İşitsel zekalı çocuklarımız var. Onlar da sessiz ortamlarda sıkılıyorlar. Sınava girenler bilir. Bir süre sonra soru çözen çocukların dudakları kımıldamaya başlar. Soruları sesli okuyası gelir içinden. Hah! İşte bu çocuklar da sessizlikten sıkılıyorlar sınavda. Soruları sesli okumak istiyorlar.

Çözüm ne? Hiçbir şey! Böyle gelmiş böyle gidiyor. Daha doğrusu zaten kötü bir sınav sistemi ve eğitim politikası vardı. Bu hale getirildi. Böyle götürülmeye çalışılıyor.

Cumhuriyet ilan edildikten sonra her konuda olduğu gibi eğitim sistemine de el atılmıştı. Bu konuda eğitim seferberliği başlatılmıştı. Bütün okullar yeni kurulan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştı. İlk yılların meyvesi on yıl içinde verilmişti. Daha sonra Köy Enstitüleri açıldı. Her bölge ihtiyacına göre eğitim alacaktı. Bu kazanımlar yıllar içerisinde yitirildi. Seçilmiş her hükümet kendi dünya görüşüne göre eğitimi çekiştirip durdu. Bugün gelinen noktada eğitim birliği var mı? Ben emin olamıyorum. Bütün okullar imam hatip okulu statüsüne girdi. Teknik liseler, Anadolu liseleri, meslek liseleri bir elin parmaklarını geçmiyor. Herkes bu sınavlar ile ya özel okullardan burs kazanmaya ya da ülkede sayıları yüzü geçmeyen iyi devlet okullarına girmek için mücadele veriyor. Sahi kaç öğrenci girecekti bu sınava? 53.958! Vay vay vay! Kaç teknik lise kaldı? Kaç Anadolu lisesi var? Meslek liseleri kaç tane? Geçmiş olsun benim mahzun ve her haksızlığı kendi başına çözmeye çalışan halkım. Allah hepimizin yardımcısı olsun!

Bugün kazananın olmadığı herkesin bir şekilde kaybettiği bir sınav sistemi ile çocuklar cebelleşiyor. Neden kazanan olmayacak? Çünkü hepsi iyi okullara giremeyecek de ondan! Parası olan, özel liselere gidecek. Matematik zekalıymış, sözel zekalıymış. Peh (!) Bütün soruları çözebilen %10’luk dilime girebilen çocukların şansları dönecek yalnızca.

Birer yetişkin olduklarında, iyi okulu kazanmış ya da kazanamamış, hepsinin de hafızalarında bu çektikleri stres, hiç unutmadıkları kötü bir anı olarak kalacak.  Kazanmayı, en iyi olmayı kodlayarak hayatlarına şekil verecekler. Halbuki biz insanız. Her konuda iyi olamayız. Hepimizin farklı ilgi alanları, kişilik özellikleri var.  Sosyal çevremiz ve yaşadığımız bölgenin özellikleri, aile yapımıza göre şekilleniyoruz hepimiz. Kitaplardaki bilgilerin hepsini ezberleyemeyiz. Bu ülkenin müziğe de resme de heykele de ihtiyacı var. Sanatsız kalıyoruz. Çünkü sanat para etmiyor ülkemizde. Haliyle çocuklar ilgi alanlarına göre değil, para kazanabilecekleri mesleklere göre seçim yapıyorlar. Bu da mutsuz bir topluma sebep oluyor. Mutsuz toplumlar geleceklerine güvenle bakamazlar.

Yararlanılan Kaynaklar:

Ben ve çevremde gördüğüm şahit olduğum arkadaşlarım ve çocukları.

Berna DEVECİ

BFDK Üyesi

https://www.okurmedya.com/yazar/berna-deveci/www-144-kose-yazisi

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*